This site uses cookies.
Some of these cookies are essential to the operation of the site,
while others help to improve your experience by providing insights into how the site is being used.
For more information, please see the ProZ.com privacy policy.
A sworn translator with a PhD degree on food science experienced particularly on the translations of scientific articles, manuscripts, research and review papers prepared for publication in International Scientific Journals.
Account type
Freelancer and outsourcer, Verified site user
Data security
This person has a SecurePRO™ card. Because this person is not a ProZ.com Plus subscriber, to view his or her SecurePRO™ card you must be a ProZ.com Business member or Plus subscriber.
Access to Blue Board comments is restricted for non-members. Click the outsourcer name to view the Blue Board record and see options for gaining access to this information.
Euro (eur), Pounds sterling (gbp), Turkish Lira (try), U. S. dollars (usd)
Portfolio
Sample translations submitted: 5
English to Turkish: Working With Masters General field: Art/Literary Detailed field: Music
Source text - English The maintenance of tradition as a shared body of skills and knowledge therefore requires ustads and their disciples to be active links in the chain of musical transmission: at least three generations are held to be necessary for the chain to have structural integrity.1 Such a chain is called a silsila, a concept bor¬rowed from the Sufi tradition in which a master passes on his spiritual teachings to successive generations of disciples. An ustad's disciple is a sagird (pronounced shagird). There are functionally comparable Sanskrit terms for Hindu musicians and their students: a guru is a teacher, a sisya (pronounced shishya) is his disciple, and their chain of connection is the parampara. Stephen Slawek (2000:457-459) invites us to contemplate the deeply rooted spiritual legacy that exists in the ancient bond between guru and sisya, and the almost godlike status of the guru as musical mentor and guide. As we shall see, the ustad-sagird relationship in India has borrowed certain customs from its Hindu counterpart just as it has done from Sufi practices. Nevertheless, what both have in common, in an ideal sense, is a system where the master becomes the complete role model for the disciple not only in terms of the transmission of musical understanding and the technical means to perform it but also in terms of moral and ethical integrity, self-realization, vision, and personal depth. Most would agree that individuals capable of revealing the musical-spiritual path are rare. Perhaps the most elegant example has been pro¬vided by Jean During, whose study of Ostad Elahi (ostad reflects the Persian pronunciation) reveals an exemplary human being and master of the Kurdish tanbour whose music became a vehicle for discovering mystical truths and at¬taining divine love (During 2003).
Translation - Turkish Dolayısıyla, geleneğin beceri ve bilgide vücut bularak korunması için üstad ve çırağının müzikal geçiş zinciri içerisinde aktif bağları olmaları gerekmektedir: zincirin yapısal bütünlüğünün korunabilmesi için en az üç nesil gerekli görülmektedir. Böyle bir zincire silsila (silsile) denilmektedir. Bu kavram, ustanın ruhani öğretilerini başarılı çırak nesillerine devretmesine dayalı Sufi geleneğinden geçmiştir. Üstadın çırağına sagird (şagird diye telaffuz edilir) adı verilir. Hint müzisyenler ve öğrencileri için kullanılan Hintçe terimlerin Sanskritçe işlevli karşılıkları bulunmaktadır: Guru öğretmendir, sisya (şişya olarak telafuz edilir) çıraktır ve aralarındaki ilişki zinciri paramparadır. Stephen Slawek (2000: 457-459) bizi, guru ve sisya ilişkisi arasındaki kadim bağa dayanan ve derin kökleri olan ruhani miras ve gurunun müzikal akıl hocası ve rehber olarak Tanrı benzeri konumu üzerinde düşünmeye davet etmektedir. Görüldüğü üzere, üstad-şakirt ilişkisi Hindu geleneklerinden olduğu kadar Sufi pratiklerinden de etkilenmiştir. Bu ilişki tam anlamıyla ele alındığında, iki geleneğin de ortak noktası, ustanın çırak için sadece müzikal edinim ve icraya yönelik teknik öğretiler değil; manevi ve etik bütünlük, farkındalık, vizyon ve kişisel derinlik için de tam bir rol model haline gelmesidir. Birçok kişi müzikal-ruhani yollarını açığa çıkarabilen bireylerin ender oluşu konusunda hemfikirdir. Bu konuya ilişkin belki de en güzel örneği, müziği ile mistik gerçeklere ve ilahi aşka ulaşmak için aracı olan, Kürt tamburu ustası ve örnek bir insan olan Ostad Elahi (ostad Farsça telafuzudur) üzerine çalışan Jean During vermiştir (During, 2003).
Turkish to English: “DO IT YOURSELF!”: A Case Study On Indie Music Praxis General field: Art/Literary Detailed field: Music
Source text - Turkish Punk hareketinin bu farklılaşmasında ana itkiyi, Rock gruplarının bağlı oldukları büyük şirketlerin, kapitalist endüstrisinin parçası olarak kabul edilmeleri oluşturur. Kapitalizmin hiçbir unsuruna ihtiyaç duymaksızın kendi işlerini halledebileceklerine inanan Punklar, albüm yapmayı da tamamen kendi imkanlarıyla kotarabileceklerini düşünürler. Böylelikle bir albüm yapma süreci dahil olmak üzere, müzik yapmaya ve müzik işine ilişkin tüm süreci, kendileri yapmayı tercih ederler. "Kendin yap!" mantığının da temelini oluşturan bu tercih, bugün bağımsız müzik ya da indie müzik olarak bilinen üretim ve dağıtım biçiminin de başlangıcı olur. Bağımsız müzik olarak adlandırılan pratik, tüm popüler müzik scenelerinde geçerli bir uygulama halini alır. Müzisyenler ve gruplar, bağımsız müzik pratiklerini kendi başlarına yaparken, imkanlarını bağımsız müzik yapan müzisyenlere tahsis eden kimi şirket ya da 'kolektiviteler'in aracılık işlevini de kullanabilirler.
Translation - English The main impulsion of this differentiation is the consideration of major (record) companies which Rock bands are signed to, as a part of the capitalist industry. Punks, needing no elements of capitalism for managing their business, also believe and think that they can make records with their own means. For that matter, they prefer to manage all process making music and music business, including making a record. This choice, which is also the roots of the "do it yourself!" mentality, is the beginning of the production and distrubition form, today known as independent music or indie music. Praxis known as indie music, becomes effective in all popular music scenes. Musicians and bands, while making their indie praxis by themselves, may use the mediating function of some companies or collectivities which allocate their means to indie
Turkish to English: Cultural Capıtal In Extreme Metal Scene General field: Art/Literary Detailed field: Music
Source text - Turkish Kültürel sermaye, insanların belli ortak değerler, davranışlar, pratikler vb. etrafında bir araya gelerek sınırlarını belirlediği, kendilerini başkalarından farklılaştırmada başvurduğu stratejilerle simgesel anlam kazanan "müziksel söylemler ve pratikler" olarak tanımlanabilir. Bu söylem ve pratikler, insanların "belli ortak değerler, davranışlar, pratikler vb. etrafında bir araya gelerek sınırlarını belirlediği' kolektivitelerin, farklılıklarının vurgulandığı köşe taşlarını oluşturur. Kolektiviteler içerisinde yer alan bireyler, kültürel sermayeyi oluşturan unsurlarla kendi bütünlüklerinin geleneksel değer ve pratiklerini geliştirirler, kültürel sermayeyi oluşturan unsurları birbirleriyle paylaşırlar ve bu unsurların devamlılığını sağlarlar. Kültürel sermayenin paylaşımı, müzik türeleri çevresinde bir araya gelen insanların oluşturdukları müzik scenelerinde de görülür. Bu sermaye biçimi scene'i oluşturan gruplar ve sanatçılar, scene'e adını veren müzik türü üe ilgili tarihsel ve üsluba dayalı ayrıntılı bilgi ve scene kolektivitesinin farklılık unsurları olan görünümler, söylemler ve davranışlar hakkında bilgili ve 'görgülü' olmayı içerir.
Bu çalışma, İzmir Extreme Metal Scene örneğinde, bir yerel scene'in üyelerinin, kendilerini içinde konumlandırdıkları müzik scene'ninin üyelerinin kültürel sermayesiyle girdikleri ilişkiyi açıklamayı amaçlar. Çalışma öncelikle scene teorilerinden hareketle Extreme Metal Scene'i tanımlar ve Extreme Metal kolektivitesi içindeki üyelerin belli ortak değerler, davranışlar, pratikler vb. etrafında bir araya gelerek sınırlarını belirlediği, kendilerini başkalarından farklılaştırmada başvurduğu kültürel sermayelerinin ana unsurlarını belirleyerek, İzmir Extreme Metal Scene üyelerinin bu unsurlarla olan ilişkisini betimler.
Anahtar Kelimeler: Kültürel Sermaye, Extreme Metal Müzik, Extreme Metal Scene, Izmir Extreme Metal Scene.
Translation - English Cultural capital, can be defined as "musical discourses and praxis" formed by gathering around some certain common values, behaviours and praxis and find symbolic meaning for its use as a tool for distinctness . These discourses and praxis build the milestones of the collectivitys' distinctness which people shape by gathering around some certain common values, behaviors and praxis. Individuals taking part in collectivities enhance their traditional values and praxis with the elements of the cultural capital, share them out and maintain their permanency. Sharing the cultural capital, can also be seen in music scenes formed by people who gather around musical genres. This type of capital contain wisdom and experience on music bands and artists, detailed historical and performing related information on the music genre that denominate the scene, and views, discourses and behaviors that shape the distinctness of the scene collectivity.
This study intends to explain the relationship between the members of a local scene and the cultural capital of the music scene in which the members locate themselves, in the case of Izmir Extreme Metal Scene. The study, primarily describes the Extreme Metal Scene with reference to scene theory and determines the main cultural capital factors which the members of the scene use it for distinguishing themselves from rest of the society by gathering around some certain values, behaviors and praxis.
Keywords: Cultural Capital, Extreme Metal Music, Extreme Metal Scene, Izmir Extreme Metal Scene .
English to Turkish: Noise in ED Environment General field: Medical Detailed field: Medical: Health Care
Source text - English Background: It is hypothesized that high ambient noise in the emergency department (ED) adversely affects the ability of the examiner to hear heart and lung sounds. Objective: To determine the ability of various examiners to hear heart tones and lung sounds at the high end of loudness typically found in the ED setting. Methods: The study was divided into two parts. First, sound levels in the ED were measured over various times during the months of January through June 2001, using a sound level monitor. The second part of the study was the determination of the ability to hear heart and lung sounds on a young healthy volunteer using the same Littmann lightweight stethoscope at a predetermined ambient noise level of 90 dB. The results were entered into a database and analyzed using SPSS version 10 (Chicago, IL). Descriptive statistics, analysis of variance, frequencies, and correlation were calculated using this program. Results: Two hundred five sound measurements were taken in the ED during the study period in three locations at various hours. The mean noise level at the nursing station was 57.60 dB, with a minimum of 45.00 dB and a maximum of 70.00 dB. Four of the 104 test subjects (3.8%) were unable to hear the heart tones, and nine of the 104 (8.7%) were unable to hear the lung sounds. Fifty percent (27 of 54) of the test subjects reported diminished lung sounds and eight of 15 (53.3%) reported diminished heart sounds. No significant difference was found between hearing heart sounds and years of experience, age, professional position, and quality of the sound. Significant differences were found between hearing lung sounds and years of experience and professional position, but not with age, gender, and sound quality. Conclusions: This study demonstrated that most of the tested examiners have the ability to hear heart and lung sounds at the extreme of loudness found in one ED.
Translation - Turkish eden sağlık personelinin kalp atışlarını ve akciğer seslerini sağlıklı şekilde duymalarına engel olarak AS Birimini olumsuz etkilediği öne sürülmektedir. Amaç: Muayene yapan çeşitli sağlık personeUerinin, AS'te tipik olarak görülen en yüksek gürültü seviyelerinde kalp atışlarını ve akciğer seslerini duyabilme yeteneklerini tespit etmek. Metot: Çalışma iki kışıma ayrılmıştır. İlk olarak, AS'teki ses seviyeleri, 2001 yılının Ocak ayından Haziran ayına kadar, çeşitli zamanlarda ses seviyesi monitörleri kullanılarak ölçülmüştür. Çalışmanın ikinci kısmında, Genç, gönüllü sağlıklı sağlık personellerinin, kalp ve akciğer seslerini, her seferinde aynı Littman hafif ağırlıklı stetoskopu kullanılarak, önceden belirlenen 90 desibel (dB) gürültü seviyesinde duyulabilme yetenekleri tespit edilmiştir. Sonuçlar, bir veritabananına kaydedilerek, SPSS versiyon 10 kullanılarak analiz edilmişlerdir (Chicago, IL) Tanımlayıcı istatistikler, varyans analizi, frekanslar ve ^ korelasyon değerleri bu program kullanılarak hesaplanmıştır. Bulgular: AS'te, üç farklı lokasyonda, çeşitli saatlerde, iki yüz elli ses ölçümü yapılmıştır.Hemşire masasında gürültü seviyesi, minimum 45.00 dB ve maksimum 70.00 dB olmak üzere, ortalama 57.60 dB tespit edilmiştir. 104 denekten dördü (%3.8) kalp atışlarını , 9'u ise (% 8.7) akciğer seslerini duyamamışlardır. Deneklerin % 50'si (54'de 27 tanesi) düşük seviyede akciğer sesi, 8 taneden 15 tanesi (% 53.3) düşük seviyede kalp sesleri duyduğunu bildirmişlerdir. Tecrübe süresi, yaş, profesyonel mevki ve ses kalitesinin, kalp seslerini duyma üzerine üzerine etkisinde önemli bir fark bulunmadığı tespit edilmiştir. İstatistiksel olarak önemli farklılıklar, akciğer seslerini duyma ile tecrübe süresi ve profesyonel mevki arasında önemli bulunmuş, yaş, cinsiyet ve ses kalitesi arasında önemli bulunmamıştır. Sonuçlar: Bu çalışma, çalışmada test edilen sağlık personelinin çoğunun, bir Acil Servis biriminde görülen aşın gürültüde kalp ve akciğer seslerini duyabildiklerini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: ses seviyesi, kalp ve akciğer sesleri, acil servis, gürültü.
English to Turkish: The Katajjaq of the Inuit General field: Art/Literary Detailed field: Music
Source text - English Let me start with the katajjait of the Inuit. What do we hear while listening to one of them? Mainly two strings of homogenous sounds: one string of low sounds (the so-called throat-sounds) and a string of higher sounds. We also hear the constant use of inhaled and exhaled sounds which create what can be called a "panting style." The throat-sound of the lower string doesn't always appear as such in the games of the western side of Hudson Bay (cf. Nattiez et al. 1989). Seen in a circumpolar perspective, the main feature common to the three cultures under consideration is basically the panting style, but the throat-sound remains of paramount importance.
After analyzing carefully the katajjait, we may establish that the motif is the basic construction unit of a katajjaq. It is made of a morpheme, a particular rhythm, an intonation contour, a pattern of voiced and voiceless sounds, a pattern of sounds inhaled and exhaled. This last feature is what allows us to speak of "panting style" (for a more detailed description, see Nattiez 1983a). Each of the low sounds and each of the high sounds are emitted alternatively by each woman. Most of the time, the motif of the second voice is identical to the motif of the first voice, but occasionally, it is completely different.
In the frequent situation where the second voice imitates the first one, the global effect results from the superimposition of both voices which are canonically crossdephased. So, at the very moment when one woman produces a low sound, the other woman produces a high one. Hence the feeling of hearing two strings of homogenous sounds, the lower and the higher ones." This motif of the vocal games is repeated a certain number of times, and the concatenation of these motifs creates a kind of phrase. But a second motif may occur, which, through repetition, creates a second phrase, etc. Very often, at the end of these productions, we hear the performers laugh. Why?
Translation - Turkish Inuitlerin katajjaiti ile söze başlayalım. limitlerden birini dinlerken ne duyarız? Temelde iki dizi homojen ses: ilk katman pes sesler (diğer bir deyişle boğaz sesleri), ikinci katman tiz seslerden oluşur. Eş zamanlı olarak ise "kesik kesik soluma tekniğini" oluşturan, sürekli olarak nefes alınarak ve verilerek çıkarılan sesler duyulur.Pes katmanın boğaz sesi, Hudson Körfezi'nin batı yakasındaki oyunlara her zaman benzemez (Nattiez ve ark., 1989). Kutup çevresi göz önüne alınarak ele alınan üç kültürdeki ortak özellik, temelde, kesik kesik soluma tekniğidir ancak boğaz sesi büyük önem taşır.
Katajjait dikkatlice incelenirse motifin, katajjagm temelleni oluşturan birim olduğu anlaşılır. Motif, morfemden, belirli bir ritimden, entonasyon konturundan, titreşimli ve titreşimsiz ses kalıbından ve nefes alma ve verme seslerinden oluşan bir kalıptan meydana gelir. Bu son özellik ile "kesik kesik soluk alma tekniğinden bahsedilir (aynntıh bilgi için bkz. Nattiez 1983a). Her bir pes ve tiz ses, kadınlar arasında karşılıklı değişilerek çıkarılır. Çoğu zaman ikinci sesin motifi ile birinci sesin motifi birebir aynıdır, ancak nadiren tamamen farklıdır.
ikinci sesin birinci sesi taklit ettiği yaygın durumda, ana etki, kanonik olarak çapraz geçişli seslerin sürempresyonundan (üst üste binmesinden) kaynaklanır. Bu durumda, bir kadının pes ses verdiği anda diğer kadın tiz ses verir. Böylelikle, pes ve tiz, iki homojen ses katmanı duyma hissi oluşur.? Bu vokal oyunlardan oluşan motif belirli bir sayıda tekrarlanır ve bu motiflerin ard arda birleştirilmesi ile bir çeşit ifade oluşur. Ancak ikinci bir motif de oluşabilir ve bu motif tekrarlama ile ikinci bir ifade
oluşturur vb. Sıkça bu icraların sonunda icracının güldüğünü duyarız. Neden?
PLEASE CONTACT ME IN ENGLISH OR TURKISH FOR ALL LANGUAGE PAIRS.
I am a sworn translator with a license acquired from Turkish public notary. I also have a PhD degree on food science, specifically on food microbiology and dairy products. My expertise spans food microbiology, food engineering, food chemistry, r&d studies on food industry, health and nutrition sciences, food and nutrition related medical sciences and agricultural sciences. I have done significant amount of translation works during my years of academic studies including my PhD education, ergo have experience on literature and terminology on food and medical sciences on both English and Turkish.
This user has earned KudoZ points by helping other translators with PRO-level terms. Click point total(s) to see term translations provided.